Ickabog

Etrafina dehset sacan bir canavar ve her seye ragmen umudunu asla kaybetmemek uzerine muthis bir macera.
Iki at kadar buyuk.
Gozleri ates topu gibi parliyor.
Uzun, jilet gibi keskin penceleri var.
Ickabog geliyor. Bir zamanlar Kornukopya Kralligi dunyanin en mutlu yeriydi. Bir suru altini, hayal edebileceginiz en zarif biyiklara sahip bir krali ve yediginde insani mutluluktan dans ettirecek kadar nefis yiyecekler sunan kasaplari, pastacilari ve peynircileri vardi.
Her sey mukemmeldi – tabii efsaneye gore korkunc canavar Ickabog’a ev sahipligi yapan Kuzey’deki camurlu ve sisli Bataklik Diyari disinda. Ickabog’un cocuklari terbiye etmek icin onlari korkutmak amaciyla anlatilan bir efsaneden baska bir sey olmadigini akli basindaki herkes bilirdi. Fakat efsanelerin tuhaf bir yani vardir, bazen kendi kendilerine can bulurlar.
Bir efsane cok sevilen bir krali tahtindan edebilir mi? Bir zamanlar refah icindeki bir ulkeye diz cokturebilir mi? Peki bir efsane iki cesur cocugu hic istemedikleri, hatta akillarinin ucundan dahi gecmeyen bir maceraya surukleyebilir mi?
Cesur oldugunuzu dusunuyorsaniz eger, bu kitabin sayfalarinicevirin; gercegin, umudun ve arkadasligin gucunun her seyin ustesinden gelebilecegine dair, yasayan en iyi hikayecilerden birinin kaleminden yepyeni, nefes kesen bir masal kesfedeceksiniz.